30 Temmuz 2010 Cuma

Blogumuzun durumu üzerine…

Olmadı. Yapamadım. Beceremedim işte. Beceremedim. Ve ne yaptıysam kendime yaptım açıkçası. Herkesler bir platform oluşturup kaynaştı, dertleşti, gülüştü, eğleşti. Ama biz beceremedik. Bazen keşke diyorum, ah keşke bu kadar değer vermeseydim insanlara. Çünkü bugün 5 kuruşluk değer biçtiğin insanlar, yarın gelir seni 10 kuruşa satar; satmaz değil. O nedenle insanlara güvenim kalmadı artık. Bazen soruyorum bu soruyu kendime, bu dünyaya biz niye geldik diye. İnsanlar oturup konuşup dertleşirken, hasbıhal ederken, hoşsohbet eylerken, biz neden böyle? Düşündüm ama yine bir cevap bulamadım, işin içinden çıkamadım.

Şimdi bir günah keçesi çıkarmak, olayın başarısızlığının ve vehametinin üzerini örtmek adına çok yanlış ve acımasızca bir durum olur. Ancak yine de eğer bir suçlu varsa, o da benim. Bunu tüm kalbimle ve benliğimle kabulleniyorum. Hepinize de haklarımı helal ediyorum, etmiyorum değil. Siz de helal edin.

Şöyle dönüp arkama bakıyorum da, yazık diyorum geçen onca zamana. Yazık. Tabii şimdi hepsini kaldırıp çöpe atamam, haksızlık ve hatta hıyanet olur ama yine de dönüp baktığımda boşa giden onca zaman. Şimdi geride kalan bir avuç tebessüme şayan laf, fotoğraf, eğlence, eş dost sohbeti… Hepsi bu.

Ama hiç pişman değilim biliyor musunuz? Denemeden bilemezsin derler ya hep, yapmadan göremezsin ya hani, cevizi kırmadan içindekini yiyemezsin ya, Kinder’in içinde yapboz olmayanını seçersin ya hani sallayarak, işte öyle bir husus benimkisi. Önümüzde daha nice yıllar, nice yollar var. Güzel günler bizi bekler.

Siz sıkı durun. Yepyeni projelerle geliyoruz. Paranın amına koymaya geliyoruz. Metrobüsle geliyoruz. Dağ gibi, taş gibi, geliyoruz baş gibi. Bekleyin. O dehşetengiz gün çok yakında gelecek. Ve o kutlu gün gelinceye kadar beni özleyin anacığım. Baaay.

20 Temmuz 2010 Salı

MEMLEKET İSTERİM

Memleket isterim
Gök mavi, dal yeşil, tarla sarı olsun;
Kuşların çiçeklerin diyarı olsun.

Memleket isterim
Ne başta dert, ne gönülde hasret olsun;
Kardeş kavgasına bir nihayet olsun.

Memleket isterim
Ne zengin fakir, ne sen ben farkı olsun;
Kış günü herkesin evi barkı olsun.

Memleket isterim
Yaşamak, sevmek gibi gönülden olsun;
Olursa bir şikâyet ölümden olsun.


Cahit Sıtkı TARANCI

Berguzar Korel Draw














Çizim programı.

Hüznü Şenlendirici














Hüznünüzü şenlendiriyo hakshdajsa

14 Temmuz 2010 Çarşamba

13 Temmuz 2010 Salı

Okuyucu Mektupları

Sevgili Blog Üyeleri,

Şüphe götürmeyen bir gerçektir ki; blog olarak kısa zamanda büyük başarı sağlayarak kendi sadık okuyucu kitlemizi oluşturduk ve artık yüz binlere ulaşmanın haklı gururunu yaşıyoruz. Belki biliyorsunuz, belki bilmiyorsunuz ama; gün geçmiyor ki değerli okuyucularımızdan tebrik ve takdir beyanatları almayalım. Gerek mail yordamıyla olsun, gerek 'face to face' olsun, takdirlerini sunmaktan imtina eylemiyorlar sağ olsunlar. Bu vesileyle geçenlerde mail kutuma düşen bir elektronik postayı sizlerle paylaşmak istiyorum. İsim vermem uygun düşmez, ancak şöyle diyor değerli okuyucumuz:

"Ben blogunuzu keyifle takip ediyorum. Gerçekten aradığım ne varsa bulabildiğim, günün stresini ve yorgunluğunu atabildiğim, ailemle birlikte keyifli ve hoş vakit geçirebildiğim, seviyeli ve düzeyli bir platform burası. Bu eksende, bloga emek veren tüm yazarları canı gönülden kutlar, dudaklarından öperim. Özelllikle Begüm'ün Photoshop'unu çok beğeniyorum. Onu atölyeye operatör yapmak istiyorum, insertlere bakması açısından. Ama şunu belirtmeliyim ki, Onur'un yazılarını okurken büyük keyif alıyorum gerçekten. Onur başta olmak üzere hepinize sonsuz teşekkürlerimi sunar, başarılarınızın devamını dilerim."


Bu minval üzere, ben de Onur adlı yazarımızın bu başarısını sizlerin huzurunda kutluyor, üç maaş primle ödüllendirerek ayın elemanı seçiyorum. Tebrikler Onur.

9 Temmuz 2010 Cuma

Hayatın Rutinine Son Vermenin 101 Yolu

Bugün kendinize bir güzellik yapın. Öncelikle, yatağınızın sol ciheti duvara bakmıyorsa solunuzdan kalkın. Kaşına kaşına banyoya gitmek yerine, çıkartın üstünüzü sürtünün duvara. Üstünüzü kışlık, altınızı yazlık giyinin. Saçlarınızı kimsenin beğenmeyeceği bir model yapın. Pastaneye girip poğaça alın, ama paket yaptırmayın. Kır pidesi varsa kır pidesi de olur. Bir mağazaya girip en az giden ürünü satın alın. Rakıyı çay bardağında, çayı rakı bardağında, suyu meze tabağında için. Ihlamur için, boğazı yumuşatır. Sonra telefonunuzun rehberine bakın. Listedeki gereksiz isimleri silin, ayıp olmasın diye kaydettiklerinizi. Uzun zamandır aramadığınız birini bulup arayın. Eski kırığınız olmasın bu tabi.

Bazı konularda çelişkilere düşün mesela. Murat Yılmazyıldırım’ın soyadı gibi olsun büründüğünüz haleti ruhiye. 'Ne böyle senle ne de sensiz' dilemmasını yaşayın. Dominos’tan mı yesem, Pizza Hut'tan mı diye düşünün. Sosları yüzünden Burger King'i tercih edip McDonald's'ın hakkını yemeyin, bardakta dondurmasını yiyin, McFlurry'sini yiyin.

Beat Box dinleyip de “nası yapıyo amına kodumun çocuğu yaa ehehehe!” diye tepkiler vermeyin. Bir sabah da bindiğiniz minibüsün arkasında Giresunspor bayrağı olmasın. Her yıl nisanı mayısa bağlayan günlerde “Eurovision'da oylama hiç hakkaniyetli değil, hep siyasi yeaa!” söylemlerine tutulmayın. Hala daha Hadise'nin kot pantolonuna takılmayın. Nihat Doğan hakında herkesin ettiği galiz kelamları siz de etmeyin. Adam başarılı. Çekemeyenler anten taksın. Ekmek arabası çarpsın. İstiklal Caddesi’nde yürürken “yea burda da her tip insan var aabi!” söyleminden sıkılın. “Nasıl olsa çıkmıyo ki yeaa” diyerek şans oyunlarını boşlamayın. En azından 4 TL karşılığında bir haftalık koca bir umut satın almış olun. Bir kere de birbirinizi Burger King’in önünde beklemeyin; içinde bekleyin, üstünde bekleyin.

Yanınıza şemsiye aldığınızda yağmur yağmıyor, yanınıza şemsiye almadığınızda yağmur yağıyorsa; yanınıza şemsiye almayı düşündüğünüz günler yanınıza şemsiye almayın, yanınıza şemsiye almayı düşünmediğiniz günler yanınıza şemsiye alın. Lanet olası Murpy, ama aslında bu kadar basit. Ulu Önder Mustafa Kemal Atatürk’ü pek es geçmeyin. Arada sırada takdir ve tebriklerinizi belirtin, Facebook gibi sosyal paylaşım platformlarında Atatürk’lü Matatürk’lü videolar paylaşın, paylaşanlarınkini beğenin. Televizyonu açıp da sürekli kanal değiştiriyorsanız, televizyonda gerçekten nazarıitibare alınacak bir bok yok demektir, kapatın. Tavanda daha güzel şeyler oynuyor olabilir, tabii ki siz oynatabilirseniz. Hayal kurun. Çünkü her şey tükenir, hayaller tükenmez. Bunu da hiç mi hiç aklınızdan çıkarmayın.

Hayat güzel değil; hayat hem kötü hem güzel. O yüzden ağlarken gülmeyi, gülerken de ‘daha fazla nasıl gülebilirim’i ve ‘yanımdakileri de nasıl güldürebilirim’i düşünün. Hüzünleriniz minimum, sevinçleriniz maksimum olsun. Murat Boz’a da selam olsun.

Eyvallah.

8 Temmuz 2010 Perşembe

ona buna yazacağıma bloga yazayım














Yıllar önce okul gezisinde kaybettikleri arkadaşları S.Ç. yi anmak adına düzenledikleri pikniğin geç saatlere sarkmasına aldırmayan çılgın gençler, geceyi henüz inşaatı tamamlanmamış bir okulda sağa sağlim atlattıklarında şanslı olduklarını düşünmüşler ama ertesi gün evlerine döndüklerinde başlarına gelecekleri asla tahmin edememişlerdi.

5 Temmuz 2010 Pazartesi

Türban meselesini halka sorduk:

çoh güzel de oldu. çoh güzel iyi oldu tamamı.

şimdi meselam türban olayını çok karıştırdılar.

ha aralarında bi fuarg kaldı. o fuargınan çok güzel oldu.

meselam herkesin hayatına kimse karışamaz.

ha nasıl karışamaz.

ben bu şekıl yeşil geynirim. bu bayan şu şekıl geynir. şu şekıl geynir.

ha hiç kimse kimseye karışmaya bi hakkı yok. özgulüğü bidir .

ha başörtü, kurban olduğum yaresulallahtan gelebilir amma

lakin ki öyle değildir.

yani yorumlamam bu kadar.

hadi hayırlı işler.

1 Temmuz 2010 Perşembe