2 Mayıs 2010 Pazar

Sarhoştum Hatırlıyorum

Arkada Rafet El Roman çalıyorsa eğer, bu benim sarhoş olduğum anlamına gelmekle birlikte, bilinçaltımda yatanları özetliyor demektir. Halbuki hiç altta kalmam, üste çıkarım. Tarzım değil. Sevmem.
Kafayı bulmak böyle bir şey belki, ama önemli olan hala 'şey'leri ayrı yazabilmem. Yine bilinç altından girip üstünden çıkarsak eğer, bu da benim işime verdiğim ciddeti gösterir. Lütfen.
Mesela şuan sarhoşum, ama ben her şeyi sarhoş olunca hatırlıyorum. Ve en önemlisi hatırladığım şeyleri iyi ya da kötü sarhoşken anlatabilmem.
Mesela şu an cesaretimi toplamak için, efor harcamama gerek yok. Onur hakkında önüme geleni söyleyebilirm ya da Emre. Begüm içinse 1 kadeh daha içmem gerekiyo sanırım.

Şu an ağzıma geleni söyleyebilirim mesela onlar hakkında. Ne de olsa yarın hatırlamayacağım. Ama asıl önemli olan, yarın hatırlamayacaklarım değil, sarhoşken hatırladıklarım. Sarhoşken hatırladıklarım, hayatın benim üzerimde bıraktığı izler belki de, ya da insanların. Mesela şu an Onur ve Emre'yi ne kadar çok sevdiğimi söyleyebilirm. Ama Begüm için bi kadeh daha içmem gerek sanırım =)

Neyse laubaliliğe gerek yok derler ama. Bence var. Bence, güne laubali uyanıp, günü laubali bi şekilde bitirmek lazım. Ne demiş sayın bestekar, güftekar, metalikar Özlem Tekin 'la la laubali'. Ben işte sadece içince değil, günün her saati laubali olmak istiyorum. Bunun için presentable arkadaşlar arıyorum, sözüm blogtan dışarı.

Neyse içmek derken, aslında içmek gerçeklerin arkasına sığınılan bi maskedir diyelim, entellektüel kalıplar kullanalım. Aslında kalbimden geçen bu cümleydi. Entellektüellikse entellektüelim kardeşim. Böle işveli cilveli kalıplar kullanmadan blog yazamıyorum. Tarzım bu.

Asıl temaya gelirsek, ben içmeyi seviyorum, içince de unuttukalarımı hatırlamayı. Mesela içince yıllardır görmediğim birini arıyabiliyorum, ya da eski bi sevgiliyi. Ayık olsam yapmam. Ya da sarhoşken, yanımdakilerden birini içime soka soka öpebiliyorum. Ama gecenin sonunda istemediğim insanları öperek bitirdiğim günlerde olmadı değil. Ama istisnaları her zaman kaidelerden ayrı tutmak lazım.
Aslında buradan şunu çıkarıyorum. Hayatı sarhoş yaşamak lazım. Adı üstünde kafam güzel. Keske kafalar hep güzel olsa, istisnalar kaideyi bozmasa. Keske her zaman sarhoşken şarkıcı Doğuş'tan zevk alabildiğim kadar ayıkken de alabilsem. Her şey pozitif olsa. Acaba Doğuş şimdi ne yapıyodur? Keşke şu an bunu merak ettiğim gibi, sabahın altısında da bunu merak edebilsem. Keşke. Keşke sabah uyanıldığında herkes yanındakini tanıyabilse.

Bi laf duydum geçenlerde, hoşuma gitmedi değil. Üzgünken karar verme, mutluyken söz verme. İşte ben her sarhoş oldugumda mutlu oluyorum ve söz veriyorum. Bu sözleri tutmam içinse ertesı gun de sarhoş olmama gerekiyo. İşte benim hayattan isteğim bu. Her ertesi günü kafam güzel yaşamak. Belkı de gerçek kendim olduğumdaki hayallerimi gerçekleştirmek. Hayatı olağanın da üstünü yaşamak.

Buradaki ana fikri anlamanın zamanı geldi. Derim ki ben, biz kafaları yükseltelim, hep yüksekten uçalım ama sabah uyandığımızda da aynı kafada devam edelim. Her an kafamız güzel olsun. Bunun için bi dış etkene gerek duymayalım. Bırakalım hayat bizi nereye sürüklerse sürüklesin. Gülmece, eğlence, şaka, biz bunlarla yaşayalım. Zaten hayatın bize karşı gerçekleşmemiş birçok planı var. Boşverelim gençler her şeyi. Sarhoşken hatırlayalım, hatırladıkça güzelleşelim, güzelleştikçe sevişelim.

Emre sen iç kuzum, Onur sen de iç, ama Begüm seni bilemem, sen bi kadehten sonra sapıtıyosun.. =)
Esenlikler dilerim.

3 yorum:

  1. beni sormuşsun... ben de hilal cebeci'yi unutabilmek için her gün içiyorum...

    YanıtlaSil
  2. benim kafam hep güzel ayşem. henry gibi. yusyuvarlak.

    YanıtlaSil
  3. Thierry Henry3 Mayıs 2010 12:47

    Evet benim kafam çok güzel. Bi' de Sabri'nin kafasına bak...

    YanıtlaSil