25 Mayıs 2010 Salı

Sabah saatlerinde fırçayı yiyen Emre, kendini ajansa hapsetti!

Her şeyin bedeli var

Adama demezler mi "biz sana dedik; yarın sabaha bu iş gidecek, acil!" diye. Nitekim dediler. Ben de haklısınız dedim. Türkiye Kupası'ndaki Fenerbahçeli futbolcular gibi başımı önüme eğdim. Erdem olmasa da adım, özrümü diledim. Junior büyüklüğüyle yaklaştım olaya. Ancak onlara karşı mahçup olmadım dersem yalan söylemiş olurum.


Yaratıcı yönetmenimin büyük yanlışları oldu


Daha kibar bir tavır beklerdim. Desene "Sayın Yazarımız, sizin bu müesseseye büyük hizmetleriniz oldu. Sayenizde Cannes Mannes dinlemedik. Yeri geldi sahillerde yüzdük, yeri geldi Suada'larda kadehlerimizi tokuşturduk, yeri geldi Kırmızı'da beraber ağladık. Hüzünlerimiz de oldu tabii. Olmadı değil. Olmadı dersem yalan söylemiş olurum, bu da bana yakışmaz. Sonuçta siz bizim başımızın tacı, gözümüzün nurusunuz. Olur böyle olaylar. Hepimiz insanız. Hangimiz yapmadı ki bu tür küçük yanlışlar?

Ama onların olaya bu tarz bir yaklaşımları olmadı. Karalama kampanyasına dönüştürdüler olayı adeta. Neden? Çünkü insanoğlu acımasız. Çiğ süt emmiş. GDO'lu analarının sütü.

Junior'un intikamı

Acı olacak! Yok lan öyle değil. İşin içine menfi duygular girince olmaz. Sadece bir yanıt niteliği taşıyor benimkisi. Şu anda ajansta tek başıma, sadece ve sadece printer motorunun sesi eşliğinde çalışıyor, çalışıyor, çalışıyorum. Neden? Çünkü birtakım yanlışları oldu bu insanların.

Birazdan elimdeki dört ayrı senaryoyu yazıp göndermeyi, üstelik bütün ajansı da CC'ye koymayı planlıyorum. Yarın sabah o lanet bilgisayarlarını açtıklarında mailimi görsünler ve saatine bakarak ibret alsınlar. Bu çocuk çalışmış, helal olsun desinler. Hatta biraz daha geç göndereyim de daha etkili olsun.


Hepsini önümde diz çöktüreceğim


O kutlu gün gelip çattığında hepsi hatalarını anlayacak. Ancak tabii ki her Türk filmindeki gibi iş işten çoktan geçmiş olacak. "Çek lan şu fotokopiyi!" diyeceğim. Çay isteyeceğim, ancak üç şekerli içmesem de "Bi' şeker daha getir lan, bilmiyor musun benim çayı üç şekerli içtiğimi!" diyeceğim pis tavırlarla. Ajansa bir dakika geç dahi gelse, ayak ayak üstüne atıp otururken sağ elimin işaret parmağıyla sol elimdeki kol saatini göstereceğim, saatten haberin var mı anlamında. Beğenmedim, biraz daha çalışın manasında söylemlerim olacak. Gün gelecek ve devran dönecek.

Neyse bu gidişle ajanstan çıkamayacağım lan. Eyvallah.

3 yorum: